Karakambur (İthaki Yayınları, 1. Baskı Ağustos 2021)

Alıklık da işteş olduğu zaman güzel… (İleri Haber, Öznur Özkaya, 8 Ağustos 2021)
Bozadam (İthaki Yayınları, 1. Baskı Eylül 2014)

Basın Bülteni:
Ömer İzgeç belirsiz bir zamanda ve mekânda geçen bir hikâye anlatıyor. Kitabın baş kahramanı on iki yaşındaki Es’in Ortaçağ karanlığını çağrıştıran bir ortamdaki arayışını okurken türümüzün ötekine karşı zulmüyle, gücün zehriyle, yaratılışımızın karanlık ve aydınlık yönleriyle karşılaşıyoruz. Ormanda büyüklerden uzak tek başlarına yaşayan çocukların, bitkileriyle kendi rayihalı evrenini kurmuş Aktar’ın, topraklarından sürülen bir ırkın, yonttuğu kuklalarıyla hüzünlü bir oyun sahneleyen Büyükbaba’nın ve bir ırmağın ayırdığı âşıkların hikâyeleri iç içe geçiyor.
“Önce ağaçlardan, kuşlardan, parslardan ve diğerlerinden ayrı gördük kendimizi. Bir süre sonra içinden çıktığımız ormanı bir tehdit olarak algıladık. Aslına bakarsan, her şey böyle başladı.”
Bozadam hakkında çıkan yazılar:
Bozadamların Kaderi Değişir mi? (BirGün, 4 Şubat 2016)
Bozadamlar, Solukbenizliler ve Ötekiler, Eylül Antakyalı (Star Gazetesi Kitap Eki, 7 Kasım 2014)
Bozadam (Kareler ve Sayfalar Kitap Sayfası, 15 Kasım 2014)
Öldürmeden Arınmayanlar, Necati Eker (aLTERNATİF Haber Sayfası, 19 Ocak 2015)
Bozadam İzmir Yakın Kitapevi İmza ve Söyleşi (15 Kasım 2014)
Yalnızlar Mektebi Söyleşi, Öznur Özkaya (Nisan 2015)
Fevkalbeşer Sair Bey ve Suskunluğu (Ayrıntı Yayınları, 1. Baskı Şubat 2012)

Basın Bülteni:
Fevkalbeşer Sair Bey ve Suskunluğu farklı zamanlarda paralel ilerleyen tekinsiz hikâyeler anlatıyor.
Çarpıcı kurgusuyla fantastik bir dünyanın kapılarını açan romanda II. Murad döneminde yaşamış bir cellat ile hırsızın, günümüzde yaşayan yarı-deli bir yazarın, gelecekte gerçekleşen bir cinayetin peşindeki dedektifin ve varlığını yüzlerce yıldır sürdürmüş gizemli ve tehlikeli bir tarikatın maceralarıyla karşılaşıyoruz.
Kuyruğu geçmişe değen, gövdesinin silueti bugünün üstünü örten, başı geleceğe doğru zanmış bir ejderhanın gizemli gölgesi düşüyor üzerimize; Aynalı Ejder Tarikatı’nın ayak sesleri duyuluyor.
Paralel hikâyelerin tümü, birbiri üzerine kapanarak ve birbirini tamamlayarak büyük çevrimi gerçekleştirdiğinde ise sırlar aydınlanıyor…
Mühendislik eğitimi almış olan ama yazıyla yakın bir ilişki içinde bulunan Ömer İzgeç’in bu ilk romanı, vaatlerle dolu hoş bir davet adeta…
Fevkalbeşer Sair Bey ve Suskunluğu hakkında çıkan yazılar:
Ejderha Kolyenin Gizemi, Asuman Kafaoğlu-Büke (Radikal Gazetesi Kitap Eki, 20 Nisan 2012)
Parelel Hayatların Peşinde, Serap Çakır (Akşam Gazetesi Kitap Eki, 11 Mayıs 2012)
Fevkalbeşer Sair Bey ve Suskunluğu Üzerine Notlar, Hande Ortaç (altZine, 2 Eylül 2012)
Fevkalbeşer Sair Bey ve Suskunluğu, Medium Kitap Sayfası (10 Ekim 2014)
Fevkalbeşer Sair Bey ve Suskunluğu, Sakin Sular Kitap Sayfası (13 Şubat 2013)
Üç Aynalı Kırk Ejder, Necati Eker (aLTERNATİF Haber Sayfası, 4 Kasım 2013)
Gırç Gırç Gece (Parmak Çocuk Yayınları, 1. Baskı Kasım 2020)
Yazları kır evinde yaşayan Ada’nın gece duyduğu seslerden nasıl etkilendiğini ve bunun sonucunda gece boyunca yaşadığı olayları konu alan etkileyici ve sürükleyici bir hikâye.

Omzumdakı Maymun (Parmak Çocuk Yayınları, 1. Baskı Temmuz 2021)

Farklılık nedir? Farklı bir yerden bakıldığında yine farklı mı gözükür? Günlük yaşamın rutinlerinden biraz şikâyetçi bir ufaklığın uzaklardan gelmiş sevimli dostu: Renk. Çevremizdeki kişilerin farklı özelliklerini yadırgamak yerine onları anlamak, sevmek ve bu farklılıkları bir zenginlik olarak görmenin önemini, eğlenceli bir kurgu ile anlatan rengârenk bir öykü. Sizce hepimiz yaşamın farklı ve özel bir rengi değil miyiz?
İstanbul’un Sakinleri (Timaş Yayınları, 1. Basım Ocak 2017)

Basın Bülteni:
“Kulağımıza hep bir yerlerden çalınır: Derler ki, İstanbul sadece bir şehir değildir. İstanbul’un uzağında olan için bu sözün pek bir anlamı olmayabilir. Fakat şehrin içinde yaşayan, bir ara konaklayan veya şöyle kıyısından geçip gidenler için bile İstanbul artık başka bir anlam kazanmaya başlar.
Ancak bu şehri İstanbul yapan asıl unsurlardan biri de sinesinde barındırdığı martılar, güvercinler, köpekler, kediler ve cümle sokak hayvanları değil midir? İstanbul asıl rengini, sesini, kokusunu ve güzelliğini bu canlılarla birlikte kazanmıyor mu? Ve hal böyleyken, şehrin esas “sakinleri” de bizler değil aslında onlar olmuyor mu?
Bu kitapta, İstanbul’da yaşayan, bir zamanlar buraya yolu düşmüş olan, bu şehri özleyen herkesin kendi hayatından bir şeyler bulacağı metinler yer alıyor. 18 yazarın, kitabın temasını odağa alarak yazdıkları öykü ve anlatılar ilk kez okurun beğenisine sunuluyor. Üstelik sadece İstanbul değil, bu sefer odakta şehri onlarla paylaştığımız, şehirle adeta özdeşleşmiş martılar, güvercinler, kediler ve köpekler de yazarların anlatılarına eşlik ediyor, onları derinleştiriyor ve daha da anlamlı hale getiriyor. Ve böylece, Şehr-i İstanbul hepimizi bir kez daha yamacına topluyor.”